Esaretname-yi Ays Dokuz

Kordonu boynumun etrafında üç kere döndürdüm, üçünü de açamadılar, (sonra) kesip attılar. Beni azat ettiklerini sandılar, (fakat) öyle olmadı. Ben o düğümlersiz bir hayat yaşamadım.

Bir soruya dönüştürene kadar düşündüm bunu. Bilmiyordum, kazara öğrendim. (Hani) Bazı şeyleri öğreniriz ve sonrasında eskisi gibi olmaz (ya) artık hiçbir şey, mesela ölümün öğrettikleri vardır, hastane bahçesinin, koridorların, (C Blok 2.Kat Nöroloji Doktoru), ameliyattan yeni çıkmış sargılar içindeki adamı sevk ederler, bir daha sevk kelimesini bile kullanamazsın, bir daha beyninle ilgili bir şey diyemezsin, kafam şişti diyemezsin, seni hep oraya götürür, sanki ilk defa duymuşsun gibi ama bir yandan ilk defa sana değiyordur o kelime, o haber, o kanun, o şey.

Bizi hizaya çeker bazı öğrendiklerimiz. Düğüm meselesi de öyle oldu. Düşünürken bunun bu düğümlü dünyaya gelişin asıl manası olduğunu buldum. Fakat ölüyor gibi doğarken, üç ilmek boynumdayken bu acaba hayatımın düğümlerini mi işaret ediyordu, (düğümler, dönüm noktaları, hayati kararlar, kararsızlıklar ve fırsatlarla dolu kataloğumu görmek istemez misiniz) yoksa hakkıyla söyleyemeyeceğim sözleri mi? Sözler ağır basıyor, daha çok içerde kaldığında. Sözü ur olasıya biriktirirsek ne kadar sözdür? Onların hepsi düğüm, daha annemin karnında döndürüp durduğum kordonumun talihi, beni ölüme götüren üç ilmek: Ben nasıl sağ doğdum?

Sağ isem bilmeliyim çocuk olmak nedir, kadın olmak ne. Hakkını veremeyince ikisi de rivayet. Sen kadınsın, kadın hassasiyetiyle konuş deseler anne değilsin, ne bilesinlerle sustururlar ardından. Düğümlerim, kat kat gerdanlığım düğümlerim, niye bu kadar konuşamaz bir halde doğdum ben. Niye orada kaldınız ses bırakmadınız boğazımda? Niye başka şeylere, mesela göğe bir şey diyebiliyorum da asıl meseleye dilsiz? Yoksa mesele düğümlerim değil mi? Yoksa o çelik duvara çarpmaktan mı bitap bu dil?

Ölünce öğrenirim.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın