Erzurum anmayla bitmeyecek kadar kahraman yetiştirmiştir bağrında. Şehrin ikliminden dolayı çok verim alınmaz toprağından. Zaman zaman şakalaşmaların konusu olan bu duruma hazır cevap Erzurumlular anında karşı koyar “Erzurum’da adam yetişir” diye. Adam demesine bakmayın Erzurum kadınlarının kahramanlığıyla da meşhurdur.

Bizim halkımızın yalandan, yapmadan, senaryodan kahramanlara ihtiyacı yoktur. Her nereye, hangi çağa elini atsan bir kahramanlık hikâyesi çıkar.

Bugün insanların kendini kahraman gösterme sembolleştirme çabalarına aldanmayın. Bizim kahramanlarımız mütevazıdır. Hem de ne yazık ki fazla mütevazı.

Düşman akınlarının yıllar boyu ard arda geldiği dönemlerde bu şehirde kendi kahramanlığından habersiz, madalyasız ve ekmek sepeti ekmeksiz kahramanlar yaşıyordu. Bunlardan birisi 22 Mayıs 1955 yılında ebediyete göçen Nene Hatun’dur. Nene Hatun 1877 yılında yapılan Osmanlı-Rus Harbi(93 Harbi) kahramanlarındandır. Kahramanlarındandır diyorum çünkü kahramanlığın sıradanlaştığı devrin insanıdır. Sokakların kahramanlarla tutulduğu çağlardır. Peki, nereden geliyor Nene Hatun’un kahramanlığı?

Henüz yeni gelinken, düşmanı Aziziye Tabyasında püskürten kalabalığa karışan Nene Hatun’dan yaklaşık 60 yıl sonra haberdar olunmuştur.

İsmail Habib Sevük Cumhuriyet Gazetesi için yazdığı “Yurttan Yazılar” köşesinin Erzurum kısmı için şehre gelmişti. Burada yüz on yaşında bir hamala tesadüf eder. Bu tesadüf üzeri tarihin tozlu raflarına bile giremeden üzeri örtülecek gerçekler gün yüzüne çıkar. O güne kadar yalnızca 1935 yılında ki bir askeri mecmuada yer bulan 93 Harbi kahramanları hak ettiği değeri görür. Değer derken hayatlarına değil klasik olarak ölülerimize gösterdiğimiz saygıdan bahsediyorum.

Yüz on yaşındaki o hamal 93 Harbinde tabyalara koşan Yaşar Baba’dır. Yaşar Baba Erzurum ahalisinin o gün nasıl sel olup tabyalara aktığını anlatır. Yalnızca erkekler mi begim der, Gülizar Kadını görecektiniz Rus kumandanını nasıl hakladı. Name Hanımı, Nene Hanımı görmeliydiniz…

Sevük, gider Name Hanımı bulur. Onunla hasbihalden sonra 93 harbinin yaşayan en genç kahramanı için yola düşerler. Bu kahraman seksenli yaşlardaki Nene Hatun’dur. O günlerde Erzurum’un Taş Mescit Mahallesinde eski bir evde felçli eşine bakıyordur.

93 Harbi esnasında Ayazpaşa imamının “Düşman Aziziye Tabyasına girdi, eli silah tutan tabyaya koşsun” haykırışını işiten herkes kahramandı aslında. Nene Hatun da, kendisiyle 93 harbi esnasında Erzurum’un durumunu konuşanlara bu insanlardan bahsetmiştir hep. Nene Hatun’u diğerlerinden ayıran ise onun vatan sevgisine şahit olanlardır. Tabyalara koşarken beşikte bırakıp “bebem anasız büyür ama vatansız büyüyemez” dediği oğlu Nazım ve ondan sonra doğan üç çocuğundan ikisi 1. Dünya Savaşı’nda şehit olmuştur. Fakat kahramanlık bugün ki gibi kürsülerden nutuk atmak değildir o zaman. Ne size dönecek bir kamera, ne sizden kahraman yaratacak deklanşör sesleri vardır.  Sevük, Nene Hatun’a ilk ulaştığında bu Türk anasının haline acımış ve biraz para vermek istemiş ama bu asil Türk kadını parayı geri çevirip “bana bir iş verin, çalışıp çocuklarıma da eşime de bakayım beğim” demiştir.

3. Ordu’nun anası unvanını alan Nene Hatun 5 Mayıs 1955 yılında Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmiştir.

Bizde varlığını adeta Türk milleti uğruna adamış bu asil Türk kadınını ölümünün yıl dönümünde kendisini rahmet ve minnetle anıyoruz.

Adem Oruk