Bir şeyi olduğu halini göz ardı edercesine tersiyle veya bütün uzunluğuna, derinliğine veya
karmaşıklığına rağmen sade ve basit bir cümleyle ifade etmenin tesiri nereden geliyor? Belki
inkar etmenin niyeti aşmayan bir şey olmasından belki bütün o curcunanın söze değer
kısmının orası olmasından veya dile ancak orasının gelebilmesinden. Ve böylesinin bize
görünenden ve söyleyenin kastından fazlasını düşünmek, hayal etmek adına imkan
vermesinden. Yoksa kelimeler üzerinde olsa bile bir çaresizliğin izini sürmek, onu seyretmek
mi bize tesir eden?
Hangi mecburiyet insanı dile getiriyor? İnsanın içinde çağlayan bir taşkın suya akacağı yol
bulma telaşı mıdır? Boğulmaktan korkması, münbit ekinlerin zayi’ olmasından endişe etmesi
mi? Yoksa içine doğan o duygu ve anlam yüklü belirsiz yumağın yara adını almaması için
kanama nöbetleri mi kelimeler? Belki de yükü paylaşılır kılmak için titiz bir çalışmadır. Başkası
anlamadığı sürece anlatılmış dolayısıyla paylaşılmış sayılmayan böylece ağırlığı sineden alıp
bir parça da sırta yükleyen o, duyan bir kulaktan işiten bir kalpten yoksun olmanın elinden
nasıl kurtulur insan?
Dedik ki insan hissettiği ama adını bilmediği, içindekini kendine görünür kılamadığı zaman
kelime avına çıkar. Yol arar, yol üzre bir iz, bir adım, hiç olmadı bu yolun daha önce
yüründüğüne dair bir işaret arar ki bulunduğu yerde hiçbir şey bilmez halde kalakalmak kadar
zordur kendisini aynılıklarıyla kıyaslayabileceği kimsenin olmaması, tek olması, yalnız olması.
Durun bir dakika! İnsanın hikaye anlatmaktan kastı ya buysa! Yol üzre yürüyecek olanlara
merhamet… Kişiye bir imkanlar alanı açmak gibi köşeye sıkışmadığına, çıkışın, çıkanların
olduğuna ikna etmek. İnsan en çok kıssalara tutunuyordur belki, kendisine, çevresine,
yaşadığına benzeyen şeyler bulduğu için; insan olmak birikiminden soyutlayabilir mi kendini!
Sözlerden bir ayna kurmanın hikayesi bu. Söyledikçe harf harf görünür oluyor insan, ya
kendisine ya başkasına. Yine de görülenin kendisi olduğuna emin olamaz, belki bir göz
aşinalığı edinir buradan. İnsanın kendisini görmeye gözü yetmiyor, eli ulaşmıyor. İzini
sürmekten, onu seyretmekten kaçamadığımız çaresizlik bu mu yoksa?

Ahmed Ekici

Misafir Yazar

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın