Kâbusnâme-yi Ays II

Sol yanına tükürmeden de uyanabilirsin rüyandan, geceydi, karanlıktı, sonra bitti.
Yahut hayra yorabilirsin o koca yılanı, süründü, süründü, sonra da gitti.
Susabilirsin pekala, sana seslenmemiştir o ifrit, ses vermediğinde ölür belki.
Fakat ömrü billah ceza çekmeye içtiğin ant boğazına dizilir, kazara iyiye yönelsen iyi sana musallat olur, öyle değil mi?
Bir kere de düşmana fırsat verebilirsin, bir düşmanla karşı karşıya gelmeye cesaret edebilirsin, fakat hep sen, her yerde herkesin yerine sen. Kanmayan kulaklarında gülleden küpeler. Anlamayacaksın. Hayır, bütün dünya sana bir yaşama borçlu değil, bunu kimseye anlatamayacaksın.
Hep incitecek değil ya halatlarla kılıçlar, işe yaradıkları görülmüştür, -tarih güzel memleket- bırak senin hikayende de hayra vesile olsunlar. Bir mümkünü vardır suların üzerinde yürümenin, babasız doğmanın, balığın karnından çıkmanın. Kimse öldüğüyle kalmamıştır, bir anlamı vardır bütün ölümlerin, kimi çok şahsi. Sen ölsen kimin neresinden eksilirsin? En çok bir dostun hatırasından…
Aldığın nefesin başka bir şehirde verildiğini duyarsın, bir camdan gülümsersin kendine bir başkasının dudağıyla, orada olmadan bilirsin o köprünün ucundan o hiç bilmediğin, hiç gitmediğin şehre bakmanın heyecanını huzurunu, ayaklarına bir derenin serini değer, çıtır çıtır odun sesi, sıcağı…

Bir dostluğun uzunca sürmüş bir rüyadan ne farkı var…

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın