Ali ve Ahmet telefonda uzun süredir görüşemediklerinden dert yanıyorlardı. Ne zaman buluşma kararı alsalar işlerinden dolayı hep bir aksilik çıkıyordu. En son ki konuşmalarında Ali arkadaşını çalıştığı uluslararası araba fuarına davet etmişti. Nihayet o gün geldiğinde Ahmet uzun zamandır görüşmediği dostunu ve ilgi alanı olan arabaları göreceği için çok heyecanlıydı. Fuarın girişinde Ali’yi arayıp, dostum ben geldim, kapının önünden alır mısın? Dedi. Ali memnuniyetle arkadaşını karşılamaya gitti. Birlikte hem sohbet edip hem de fuarı geziyorlardı. Ahmet biraz şaşırmıştı. Çünkü bu fuar sadece arabalardan ibaret değildi. Arabaların başında duran aşırı dekolteli elbiseler giymiş, dikkat çekici makyajıyla arabaların özelliklerini müşterilere anlatan tanıtımcılardı. Ahmet arkadaşından daha fazla şaşkınlığını gizleyemedi ve Ali’ye dönerek, Ali ben bu fuarın böyle olduğunu tahmin etmemiştim. Burada arabadan çok tanıtımcılar dikkat çekiyor. Baksana! Ali’de arkadaşına dönüp, haklısın Ahmet dediklerin doğru. Artık firmalar, şirketler cinselliği bir reklam aracı olarak kullanıyorlar ve bunu para kazanmak için yapıyorlar. Eskiden insanların saklamaktan imtina ettikleri mahremiyet şimdilerde teşhir edilir oldu. Artık kadın ya da erkeğin cinselliği bir obje gibi pazarlanır oldu. Ahmet devam etti, aslında çokta şaşırmamalı bu duruma dostum. İnsanların duygu ve düşüncelerinin objeleştirildiği bu çağda cinselliğin de bir reklam aracı olarak objeleştirilmesi bu çağın tabi bir sonucu. İki arkadaş birlikte gün boyunca hem sohbet edip hem de arabaları incelemişlerdi. Ahmet uzun süredir görmediği dostuyla hasret gidermişti. Fuardan ayrılırken içinde dostunu görmüş olmanın verdiği mutluluğun yanında bir de saklayamadığı şaşkınlık duygusu vardı. Yol boyunca kendi kendine düşünüp durdu. Eskiden insanların bir kundak gibi sarıp sarmalayarak sakladığı “mahremiyet olgusu” şimdilerde reklam aracı olarak teşhir edilir oldu. İnsanın duygu, düşünce ve özel hayatının teşhir edildiği bir dünyada bu konu artık havadan sudan bahseder gibi tabiileşti yahut tabiileştirildi. Her alana da nüfuz etmeye başladı. Bir sanatçı çıkıp “sanat için soyunurum” dedi. Sanat artık insanlarda güzel hisler uyandıran duyguların dışavurumundan ziyade cinselliğin reklamının yapıldığı bir alan oldu. Firmalar nasıl müşteri çekeriz hırsına kapılıp bu güzel mahremiyet olgusunu da kendi kirli reklamlarına alet ettiler. Bu dünyada güzel ve temiz olan ne varsa kirletildi. Güzel duyguları, çocuksu masumiyeti, saf niyeti ve en sonunda gökkuşağının renklerini… İnsan için bundan daha kötü bir felaket olabilir mi diye düşünüldüğünde akla bundan gayrısı gelmiyor. Cinsellik gibi mahrem ve hassas bir konunun aleni bir şekilde reklam objesi olarak kullanılması insanı bazı hassasiyetlerinden mahrum bırakıyor. O günde bu hassasiyeti belki de sadece Ahmet taşıyordu. O yüzden bu kadar garipsemiş ve şaşırmıştı.

Tarsusi