İlkin bir kan bağının mirasıdır dedim onlar için. Bir süre bu yakınlığın resmini seyrettim gözlerimde. Sonra bir kaderin sırtıma yük olmasıdır belki; kimin kaderine, görülmemiş düşüne ortaktır diye düşündüm. Yoksa, dedim, kendisinden sonra bana adı kalan bir ölünün hayatına mı teşneyim! Değilmiş. Yalnız hatırası kalan ve eşyayı kötürüm gösteren bir rüyanın yurdunu gözlerimde bulması imiş. Ruhum bulunduğu alemde ne yaşamışsa gözlerimden taşırmak istercesine uykusuzluğumu kendine yurt edinmiş. Görmek dilediğime kör bırakılmanın yorgunluğunu taşımakmış bu rüyanın tabiri. Adımı, değilse bile Yusuf’a çıkaran bu ziyaretten sonra artık anlıyorum ki bu gözler bende kederli bir rüyanın hatırasıdır.

Birkaç defa insanlara gözlerimden yakalandım. Yüzümü çerçeveleyen üç beş fotoğrafta ruhumu ele vermişim onlara göre. Üzücü, mahzun, kederin cana yakın ufak bir tebessümle dondurulduğu bu fotoğraflar görende benzer sözleri dil ucuna sürdü. Aldım, kabul ettim. Tabiatım böyle belki. Doğmadan önce unutkanlık perisi beni es geçmiş olabilir mi? Hatıraların ezdiği bir böcek olmam neden kolay?

Neyse.

Hatırasıyla hırpalayan gözlerim için!

Bahardır. Havalar parçalı gelgelelim. Baharın huzursuzluğu ünlediği zamanlar. Nasıl bir döngüdür bilemem ama insan rastladığına da bu pencereden rastlıyor. Rastgele bir sözle şiirle hem de önceden bildiğin, yeniden karşılaşıyorsun ve anlamını sana buradan veriyor. Her şey olmaya hazırdı da benden bir işaret mi bekliyordu şu an olacağı şey olmak için. Aferin ona. Artık mayısta açılmış bir çiçek bahçesi neden insanın içini oyarmış, anladım.

Bahardır. Her şey uyanır. Kederler bile. Alem bayrama durmuş, cümbüşe düşmüş iken geçmiş bir sebepten bu düğüne katılma yeteneği aksamış biri için uyanan sadece neşe olacak değil ya. Olsun. Bu da bir şeydir. Baharın ve ona katılma gereğinin farkında. Gözlerini kaybetmemiş hala demek ki.

Dünyayı ölü resimler üzerinden seyretmenin mahrum bırakmasıdır, kapağı kaldırılınca heyecandan çırpınan. İçinde her daim tutuşmaya hazır ve alışkın bir ateşin nefessiz bırakılmasıdır nabzın saydığı. Bir gün bitecek bu matematik. Bitsin.

Bahardır. Şehir yanaklarında bir tebessüm olmuş. Elinde bir gül var. Gözlerin mi yoksa elindeki gül mü toprağın başat eseri bilmem. Serin suların sırtında taşıdığı en hafif bakış sendeki. Duruşunda bir güzelliğe aniden rastlamakla dünyada olmanın şaşkınlığı beraber. Sebepsiz bir ağlatıyı başlatan bir duruş bu. Sözlerimin membaı.

Günün akşamına doğru eğilen güneş, baharın en güzel zamanlarını tanıtıyor. İkindi vakti hem de baharda bir çatışmanın kendisini göstermesi oluyor. Bahar her anıyla uyanmaklar mevsimi. İkindi ise uykusu gelen günün ışığı söndürmeye (bir meyveyi dalından koparmaya uzanan el gibi) uzanması. Geçen demlerin, demlerin geçeceğinin sükûnlu anlatımı.

– Benim rüyalarım bana ağır mevsim bırakır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın