Esaretname-yi Ays Dört/

Bir alanda daha var olmak ihtiyacından doğan tamamen kişisel bir sorun; kendini ifade etme mecburiyeti.

Bir alanda daha, çünkü buradayım ve mümkün olduğunca başka yerlere de “bura” demek istiyorum. Buralar bereketli, buralar sınırsız, buralar sözlerimi saçabildiğim her yer, şapkamın altındayım ve şapkamın tereği kainatı kaplıyor.

Sözler dört bir yanı kendilerine yurt tutuyor. Sözler senden daha hızlı, sözler senden üstün, senin vesilenle çıkmıyor da seni kendine sözcü seçmiş gibiler. O kadar yüce mi bu sözler, dile gelmek için çırpınırken nasıl da basitler. Ne sözler hikmetli ne susuşlarda mananın m’si var. Kimse sana o soruyu sormuyor fakat içinde bir cevap verme ihtiyacı, handiyse soruyu kendin icat edeceksin zira o ihtiyaç kuduruyor parmaklarının ucunda, bir bura daha istiyorsun. Niçin? Yalnızca varlığını hatırlatmak için. Varlık hatırlatılır mı, varlık var olur, varlık olunur, oluverilir, sen ne olacaksın büyüyünce diyorlar, var olacağım diyorsun, her yerde var. Fakat sen var olurken, var olmak için bunca saçılmışken kendini koruma ihtiyacın ne olacak?

Sirenler çalıyor.* Buralarına hakim değilsen çalar tabii. Gene geniş davrandın ve saçtın sözleri olur olmaz buralara. Seni bir iğne deliğinden dahi vurdular. Seni bir iğne deliğinden geçirip ip inceliğine soktular. Hani bura senindi? Burandan kovuldun. Peki şimdi ne olacak? Kendini koruyacaksın. Nasıl? Gramla mı milimle mi paylaşacaksın düşüncelerini? Peki o zaman nasıl var olacaksın farklı farklı buralarda?

Kendini ifade etme mecburiyeti ile kendini koruma ihtiyacı arasındaki o gerginliğe de bura diyorlar. O burayı ve anonimliği de başka zaman anlatalım.

*Ayşe Hatun Önal

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın