Çoktan geçmeliydi bu, üzerimde eğreti durmaya başladıktan sonra artık gölgesiyle hastalanacağımın
aşikâr olduğu şey. Hala şey diyorum çünkü bir ad veremedim ilkin sonra da ad vermeye çabalamadım.
Bir ad verilebilir olduğuna meylettiğimde bitmiş olduğuna dair bir kaç söz işittim gözlerimle (çünkü
birbirini kulakla işitecek kadar yakın değiliz kimseyle). Sonra da dışında kalmışlığıma aldırmadan,
üzerine söz söyleyebilir olmanın ‘şey’in kimliğini manzaramda değiştirmiş olmasına bakmadan hala o
imiş gibi devam etmeye çalıştım. Bir ahmaklığı üstlenmeye çalışmak gibi veya yüceliğine ikna olduğum
bazı şeylerin gövdemde duruşunu izlemek gibi. Pek hikaye ve hikaye anlatıcısı kalmadı artık, belki
kendim bir hikaye olurum da birkaç kalem izinde kendimi seyrederim demişimdir kim bilir. Kurtarılası
diye sırtlandığım şeyin bu vasfı onun kimliğini yük olmaktan kurtarıyordu dolayısıyla bir ağırlık değildi
omuzlarımdaki bilakis avuntunun eliydi. Fakat neden avunmalıydı, neyi unutmalıydı, ne yapıyorsam
onu yapmaya devam etmek için hangi içli sesi susturmalıydı, hangi derin suyu durultmalıydı? Bunu ne
ondan önce ne de onunla iken bilebilirdim. Bu ‘şey’in bana yaptığı içimdeki oyuğu bana göstermesi
olabilirdi ancak(bundan fazlasını ummaktı manzaramda kimliğinin değişmesinin sebebi). Üzerindeki
toprak kaldırılana kadar bilemeyeceğim bir oyuk; orada hep var olan ama gizli tutulan. Avutulacak
şeyi bana avuntunun kendisi gösterdi, ben onu ancak avuntunun kaybıyla görebildim. Bir boşluk daha
büyük bir boşluğun habercisi oldu. Her haber gibi bu da ardında birkaç soru ile geldi? Bu neyin oyuğu,
içi ne ile dolar veya neden dolmalı? Cevap yok. Her cevapsızlıkta oyuğun duvarları dolduruyor oyuğun
içini, derinleşmiyor boşluk veya doldurulmuyor, genişliyor, yayılıyor. Hep biraz eksik ama tam gibi.
Gözün dikkate alacağı kadar büyük değil ama yürüdükçe adımların tökezleyeceği kadar, yol almayı
zorlaştıracak kadar. Avuntu buna, avuntu bundan.. Bir kez gösterildi bana, bir kez görmüş bulundum.
Neye katlanacaktım, ne ile yaşayacaktım artık bana kalmıştı. Bir cevap arayabilir oyuğu kapatırdım
veya boş kalmasına çabalardım içine düşme ihtimalini bilerek ya da yayılmasına göz yumardım yol
almanın zorluğunu üstlenerek. Peki üzerini tekrar örtüp unutmam mümkün müydü? Bilmiyorum.
Mümkünse bile bunu tercih etmek insanca görünmüyor, insanca yani şu her türlü varlıkla aynıyetten
sonra bize kalan şey, adına ne denirse.
Çoktan geçmeliydi yani çoktan karar vermeliydim. Onca ihtimalin içinden birini seçerek eksilmeliydim.
Aynada asılı kaldım içine geçemedim. Ayna kırıldı. Bana kendimi görmüş olmaklık kaldı.

Ahmed Ekici

Misafir Yazar

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın