İnsan zihni, derinliği ve genişliği hasebiyle birçok farklı alt âleme sahiptir. Bu alt âlemlerde de farklı işlev ve meziyetlere sahip nice işçi barındırır. İnsan şuurundaki bütün üretimler tasnif edilmiş, sınırları muğlak bu üretim mekanizmalarında gerçekleşir. Düşünceler, fikirler, korkular, hayaller, rüyalar, üzüntüler, sevinçler ve daha nicesi bu üretim sahasında hiç bilinmeyen işçilerin maharetidir.

İşte bunlardan biri de rüya ve kâbus üretimidir. Şuurun insanlarca bilinmeyen bir bölgesinde yer alan rüya ve kâbus fabrikasında, insanlar uykudayken –uyanıkken görülen rüyalar hayal gücü fabrikasının sorumluluğundadır- vardiyalı çalışan rüya ve kâbus işçileri bulunur.

4 ayrı birime sahiptir bu fabrika. İlki rüya ve kâbus mühendisliği olup, burada zihnini işgal ettikleri insanın hangi rüyayı nasıl ve ne kadar sürede göreceği tasarlanır. Bu birimin rüya ve kâbuslarla doğrudan bağı yoktur. Onlar şuurun diğer bölgelerinden gelen bilgiler ve veriler neticesinde sadece tasarlar ve uygun buldukları rüya ve kâbusları koordinasyon merkezine iletirler. Koordinasyon merkezine gelen rüya ve kâbus projeleri incelenerek buradaki yetkililerce uygun bulunmayanlar ya geliştirilmesi için mühendislere sevk edilir ya da reddedilir. Uygun bulunan rüya ve kâbuslar da planlama birimine aktarılır. Proje rüya ve kâbuslar planlanarak rüya ve kâbus dekoratörlerine servis edilir.

İşin en can alıcı ve hayati ehemmiyete sahip kısmı rüya ve kâbus dekoratörlerince hazırlanır. Bulundukları zihnin ruh durumuna göre uykunun rem adı verilen döneminde bu dekoratörler rüya üretimini gerçekleştirmek için zihnin ilgili bölgesinde sahaya inerler. İnsanın algıladığı zaman mefhumunun dışında bir zaman zarfında, kişinin göreceği rüya yahut kâbusun senaryosunu, kurgusunu, sinematografisini bir sanat yönetmeni edasıyla hazırlarlar. Her şey hazırlanıp insanın rüya göreceği an gelmeden önce de işlerin bitirip alandan ayrılırlar.

Bu ayrılık bir zorunluluktur çünkü her ne kadar insan zihninde bulunsalar da insanın zihniyle olan ilişkisinde yer almamaktadırlar. İnsan algısının dışında yer aldıklarından insanın rüyasında yahut kâbusunda algılayabileceği şeylerin içinde yer almaları mümkün değildir.

Bu yüzden bütün bu üretim ilk insan ilk rüyayı gördüğü andan itibaren titizlikle gerçekleşirdi. Hz. Yusuf’un rüyasında kendisine secde eden on bir yıldız gördüğü rüyası da imparator Julyen’in İstanbul’dan bir kartalın Avrupa’ya uçup sonra doğuya döndüğünü gördüğü rüyası da Evliya Çelebi’nin rüyası da bu titizlikle hazırlanmıştı.

Rüya ve kâbus dekoratörleri insan zihninin tam merkezinde bulunmalarına rağmen şuur, zekâ, merak ve his sahibi değillerdir. Onlar sadece kendilerine biçilen vazifeleri ifa ederler ve rüya sahasından çıkarak bir sonraki rüya veya kâbusa hazırlanırlardı. Sonra bir sonraki kâbus ve rüya sonra bir sonraki derken, insanoğlu ruhunu teslim edene kadar bu böyle süregelirdi.

Ta ki bir rüya ve kâbus dekoratörü bütün işi bittikten sonra rüya sahasında kalmak için hazırladıkları dekorlardan birinin arkasına saklanana dek. Onu bu eylemi gerçekleştirmeye iten neydi kimse asla bilemedi. Baş dekoratör iş bittikten sonra ekip arkadaşlarını alıp alandan ayrılmak üzereyken kayıp dekoratörün eksikliğini fark etti. Çok az zamanları kalmıştı ve aramaya kalksalar her şeyi, bütün bir rüya tarihini mahvedebilirlerdi. Cesaret edemedi. Ve rüya başladı.

Anlatmıyorum gerisini.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın