Belki de dünyaya sadece dost aramaya gelmişizdir. Son zamanlarda zihnimi dostluk meselesi meşgul ediyor. Meşgul kelimesini kullanmasaydım keşke, zira meşgul kelimesini artık bir işle uğraşmak, iştigal etmek olarak değil de sanki asli, yapılması gereken işin yerine başka bir işin musallat olması şeklinde kullanıyoruz daha çok. Zihnimin işi nedir, düşünmek, ne üzerine düşünmek, muhtelif şeyler üzerine, elbette bu muhtelif şeyler sırasıyla zihnimi meşgul edecek, niçin biri diğerini ekarte edip üste çıkıyormuş gibi paniğe kapıldım ki, hem gereksiz yere uzadı girizgah.

Bu dünyaya dost aramaya geldik, üzerine düşüne düşüne buna inanmaya başladım artık. Kendimizi içinde bulduğumuz aile ortamı dahil her yerde bizi anlayacak olanı arıyoruz. Sevgiden, saygıdan, güvenden daha önemli bir ihtiyaç: anlaşılmak. Yani anlatmak zorunda olmamak, yani izah etmeden de ispat etmeden de hal ve tavırla kendini anlatmanın konforuna ulaşmak. Bu konforu nerede yaşıyorsak oraya bir işaret bırakmak gerekir, öyle bir işaret ki fosforlu neonlu oklar ta uzaydan görünmeli. Bazen arkadaş dahi olmadan dost olmuş buluyoruz kendimizi. Bilgi paylaşımına gerek yoktur dostlukta. Sorulara ve cevaplara ihtiyaç duyan arkadaşlık müessesini sorulardan azat olmuş dostluk müessesesiyle karıştırmamızın en büyük sebebi budur. Arkadaşımızın annesinin ismini bilebiliriz ama dostumuzun bilmek zorunda mıyız, annesinin kızlık soyadının üçüncü harfini bilirsek adına şirketler kurar, borçlar takar ve yurtdışına onsuz kaçabiliriz. Dostumuzsa zaten onsuz kaçamayız. Hayallerimizde dahi dostun yeri bakidir, ona da bir murat dileriz, onunki hatta en iyisi çünkü kıymetini bir tek biz görürüz, biz, bizim kıymetimizi de ancak bir dost bilir. Bu sebeple kızarız başkalarına, dosta haksızlık yapana. Bazen bir anda dost oluruz, ne yaşını biliriz ne ismini, yalnızca bir hisle, yüzünü bile görmeden, içten bir paylaşımla anlaşıveririz. Bazen tanıştığın anda, okşanmamış bir başın, taranmamış bir saçın hatırasızlığıyla oturuyorsa karşında, falanca teyze diye adını söylesek ne, annesi sevmemiş, sen sevmeye çalışırsın, kurulur dostluk. Dostluk bir andır, bir haldir, bir histir, mezun olduğu okulu, aldığı dersleri bilmek değildir. Yolda dost olunur, gurbette dost, bir hastane koridorunda, bir gasilhanede. Mezar başında elini tutar dost, yanında olmasa da dosttur o, bilir. Dostun senin heyecanına saygı duyar, mutluluğuna. Derdini içine saklar, sana belli etmez.

Biliyorum bu dünyaya yalnızca dost aramaya geldim ama öyle güzellerine denk geldim ki görmelisiniz.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Cevap Yazın