Kıyılarda gezmek ihtimalleri kavileştiriyor
sahil akıl ölüm
belki kucak dolusu kitaplar kırkına varmadan
birkaç el silah sesini hatırlamak için
mermiler dizginlenir
tevarüs eden mülhem bilgiler gibi
çakılar bilyeler insan sesleri…

Geciken oklar -ben atmadım- her defasında
saplandıkça sırsız aynalara
mizansene oturan kan lekeleri belirginleşiyor
aynalarda tarifsiz çekingenlik
gözlerde kulaktan dolma suretler
kırgın mavilikler uzak kararlar arasında kayboluyor
görünmez ve sakıncalı kelimeler
kitaplar hep yasak.

Beyaz masanın çevresinde çamurlu eldivenler
uğrak yerlerin aşınmışlığı vuruyor topuklarına
kıskıvrak yakalanan solmuş buketler çöp yığınlarının yakınlarında
omuzlarında çiçekler yok hamalların
urganla sarılı yatak bir ekmek gün aşırı.

Kendime dönerek bir sayıklama henüz uyanmamışken çocuklar.

Tehirli topraklarda kırmızıya çalan çiçekler aradım
çünkü bütün kuşkularım
zahmetsiz kısaltmalarla bitirilen ömrüm
bir çırpıda okunacaktı
ve sen pür zaruret
imtihan önü ceplerine düşen okunmuş şekerler kadar.