Mihrapta, cemaatin önünde hasta ineğini düşünen imam efendi gibi kıyamda aklımıza gelmedik yoktur. Geçim kaygısı, karantina süreci, hastalık korkusu, yapılacak işler, gelmeyen alacaklar, ödenmesi gereken borçlar, çocukların sınav maratonu ve daha nicesi.

Bunların hepsini kısacık bir zaman diliminde aklımızdan geçirip, getirisi götürüsü nedir muhasebesini yapar ve belki o esnada bir karara dahi varırız. Şeytan bizimle uğraşıyor deriz ama Allah’ın huzurunda kendi acizliğimizi dahi şeytana ihale etmekten hayâ etmeyiz.

Bugün bir değişiklik oldu. Kadir Gecesi’nin uhreviyâtından olsa gerek –ki mutadım değildir- namazda Asr Sûresi’ni okurken ezberden bildiğimiz sûrenin meâli üzerine dipsiz kuyulara daldım. Ne buyuruyordu Allah, Kerim Kitap’ta meâlen? “Asr’a yemin olsun ki insan mutlaka ziyandadır. Ancak îman edenler, sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.” İnsan ziyanda mıdır? Kâhir ekseriyet ziyandadır ve ziyanda olduğunu bilmeden gâyet mutlu bir şekilde –bilâistisna ben dâhil- hayatına devam etmektedir ve dahi bunu kendine dert edinmemektedir. Peygamber Efendimiz ’in “İki günü eşit olan zarardadır” hadis-i şerifi mescit duvarlarını süslesin diye söylenmiş bir söz olmasa gerektir. Bunu gönüllerimize nakşedip, kendimize şiar edinip, ona göre amel etmemiz gerektiğinden bîhaber kul ve ümmet olmak hiçbirimize dokunmuyor mu? Sûrenin devamında da Hz. Allah (c.c.) bu ziyan içinde olanlardan sadece iman edip, sâlih amel işleyen ve hakkı sabrı tavsiye edenleri müstesna tutuyor. İman ettik mi? Kaç kere sorduk bu soruyu kendimize? Teslimiyetimiz ne derece? Biz dünyanın sefasını sürmek için mi buradayız? Biraz dara düşünce ye’se kapılıp Allah’tan ümidimizi kesmiyor muyuz? Çareyi başka mecralarda aramıyor muyuz? İçtimai ve iktisadi hayatta başımıza gelen bin bir türlü sıkıntıda Allah (c.c.) ne Rahman ismi celilinden, ne Rezzak ismi celilinden, ne de Şafi ismi celilinden bir şey kaybetmiyor. O orada duruyor. İnsan nisyan ile maluldür eyvallah ama gerçek manada iman etmiş Müslüman bunda da hikmet arar. Umulur ki iman edenlerden oluruz.

Ve sûrenin devamında salih amel işleyenler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlere değiniliyor. Günlük hayatımızda işin içinden çıkılmaz bir hâl alan konu bu. Dünyevî çıkarlar uğruna ayete muhalif olduğumuzun farkında değiliz. Nedir bu tamah? Neden bu hâle geldik? Az tamah çok zarar getirir vecizesi üzerine hiç mi düşünmüyoruz? Para, mal, mülk, şan, şöhret uğruna bu dünyayı imar ederken aslolan hedeften sapmamız hiç mi rahatsız etmiyor bizi? Kulun kulu olmaktansa Allah’ın kulu olmak az bir pâye midir? Pîr’in dediği gibi; Bir, Tek, O / Vahdet, Ehâd, Hû.

Allah bizlere acısın ve merhamet etsin. Ramazan’ın mâneviyâtı tüm ömrümüze sirâyet etsin, bereketlendirsin. Mübârek Kadir Gecemiz bir diriliş muştusu olsun.

Selâm ve dua ile.