Her bayram visâlinde dinmeyen o sızı.

Nerede o eski bayramlar?

Sâhi nerede o eski bayramlar?

Hangi ara soyutladık kendimizi kendimizden?

Bayramlık sevinçlerimiz vardı bizim. Ağır misafirlere ikram edilecek uzun kırmızı Marlboro, az da olsa kaliteli bayram çikolatası, bayramlaşmaya gelecek mahallenin çocuklarına ikramlık şeker, lokum ve evde her daim var olan afili kolonya şişesine bakkaldan fıs fıs sesleri eşliğinde hava pompası ile doldurtulan tütün kolonyası. Kapının arkasındaki askılığa asıp onlara bakarak uykuya daldığımız bayramlıkların heyecanı da cabası.

Bayram sabahı erkenden kalkılır, sabah namazı kılınırdı. Sabah namazından sonra bayram namazı için abdest alınır seccade, karton mukavva ya da namaza engel teşkil etmeyen gazetelerin seri ilan sayfaları koltuk altına tutuşturularak evden dışarıya çıkılırdı. Camiye gitmek üzere evden dışarı ilk adımını atan herkesin zilini çalar haydi bayram namazına davetini tebliğ eder ve karşısında tamam sesi duyana kadar kapıdan ayrılmazdı. Mahallenin camisinde yer bulmanın imkânsız olduğu zamanlarda önce bahçe dolar, dışarıya taşan kalabalığın oluşturduğu cemaat kaldırımda ve trafiğe kapatılan yolda yanında getirdiği seccadelik, gazete ya da karton ile saf tutar ve hutbeyi dinlerdi. Hutbe esnasında senede iki defa karşılaşılan bu kalabalığın bereketinden istifade edilir, cami görevlileri safları dolaşarak ellerindeki poşetlere sadaka-i cariye kabilinden yardım toplardı.

Bayram namazı edâ edildikten sonra teşrik tekbirleri ile tüm mahalle inler ve namaz bitiminde kalabalık dağılmazdı. Küçük büyük ayırt etmeksizin başı ve sonunun nerede olduğu belli olmayan bayramlaşma halkası kurulur ve herkes birbiriyle bayramlaşırdı. Önümüzden geçen komşumuzla bayramlaşmaya dahi yüksündüğümüz şu günlerde şu halkaya olan özlemimiz her zaman bâkidir.

Bayramlaşma halkası nihayete erdiğinde eve dönülürdü. Baba eve gelmeden kimse ile bayramlaşılmaz herkes hiyerarşik olarak sıraya girerdi. Baba eve geldiğinde odanın ortasında dikilir; önce evin hanımı gelir beyinin elini öper, bayramlaşır ve yanına geçerdi. Daha sonra da büyükten küçüğe çocuklar anne ve babanın elini öper, bayramlaşırlar ve diğerinin yanında safa dururdu. Arasında çok az yaş farkı olanlar dahi birbirinin elini öperdi. Evdeki bayramlaşma halkası bittikten sonra kahvaltı edilirdi.

“Medeniyetin ve modernitenin” yaşattığı bayram sabahları ile geçmiş bayram sabahlarımızın arasındaki farkları düşününce, neden nerede o eski bayramlar diye iç geçirmemizin esbabı mucibesi anlaşılacaktır diye ümit ediyorum.

Bu vesile ile mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Selam ve dua ile.