Zaman iç içe geçmiş düğüm
Kader çözülmez bir kördüğüm
Tasavvursuz bir âleme akışın
Mucizedir adı bu ipliksiz nakışın

Mekân yer tutuyor daim boşlukta
Gece ve gündüzün manası ne hakikat denen şu yoklukta
Sebepler sıralanınca bir biri ardınca
İhtiyaç duyarlar içtima yapacak bir kumandana

Ömür denen şu gemi güvertesinde
Bir dost buldum ilim adlı denizde
Maddeler ülkesinden giderken manalar şehrine
Dedi ki sakın deme bu iş neden böyle

Bir an ki aklın askerleri isyanda
İdrak denen hasta ölüm yatağında
Dostum almış eline bir balta
Deldi gemiyi hunharca

Babam âdemden yadigâr bana merakım
Bu dehşet karşısında hiç susar mıyım?
Bir sabiyi ak kundağında
Boğdu dost bildiğim muamma

Nedir duvar örmekteki mana
Galiba garipliklerinden bir parça
Sebep ve sonuç şuan kafamda
Oldu bildiklerimi yutan ejderha

Ey Dost! Bunlar bana çok fazla
Zahir ve batın kardeşliği beni aşmakta
Gayb denen görünmez çemberi
Kırmaya çalıştıkça ruhum boğulmakta

Bir kabiliyet lazım ki olanı anlasın
Hilkatim bu vehbiyetle mayalansın
Kader denen çıkmaz sokak
Kudret havuzundan yıkanarak boyansın

İnsana çizilen bu çizgiler
Aşılmaz birer sur gibiler
İmtihan denen bu dünyadaki labirent
Sonsuzluğa açılan tek kapısının anahtarı teslimiyet

Gemi, bebek ve duvar
Elimde üç çözülmez düğüm var
Her bebek kendi gemisinde doğuyorsa şayet
Kader kundağına sarılınca, kendi duvarını örecek ölene dek

Muammer Gökçay