Siz hürsünüz; siz şartsız ve kayıtsızsınız Bir balığın, bir siyah, bir kara balığın İncecik kılçığı üzerine yemin edersiniz; (K) harfi üzerine yemin edersiniz.

Ölüme yolladığın madencinin gün ışığı borcu yok sana İhanet dediğin yaptığın işin fıtratında Selâlar eşliğinde tepineceğin -ah bilmez miyim- Sana bir tabut borçlu değilim

Bir ödeme biçimi olarak: Allah razı olsun Ölüm döşeğinde bir adam, çocukları başında. Artık günleri değil saatleri sayılı. Torunu ayakucunda oturmuş öylece bakıyor dedesine. Onunla geçirdiği on bir yıllık bir zaman…

JANUS I Ey boş duvarlar, susun! sessizliği dinleyin! Bir kar yağar, sessizlik örter bütün sesleri Ey bu kader dersini öğrenmeyen öğrenci Bir yüzün çocuk senin / öbür yüzün ihtiyar Bir çığ düşer ey gönül, örter sesini senin

Esaretname-yi Ays Dört/ Bir alanda daha var olmak ihtiyacından doğan tamamen kişisel bir sorun; kendini ifade etme mecburiyeti.

konan göçer bu dünyadan anladık dağ kalmadı senin adın sormadık bir çaputla kalın tuzu bağladık ince ince sızlar yaramız bizim

Döş cebinde bulmuşlar açıp okumuşlar Bir yüzünde tuttuğu çetele Bir yüzü üstü çizili isimler ile Çaresizliği tatmış sası tadı henüz dimağında Dilek kızın sorduğu çınlamış bir an kulağında Kısa bir ara…

Her bayram visâlinde dinmeyen o sızı. Nerede o eski bayramlar? Sâhi nerede o eski bayramlar? Hangi ara soyutladık kendimizi kendimizden?

Esaretname-yi Ays Üç/ 2000 yılının Kurban Bayramından beri büyükbabam yok. O, bayramları da peşinden sürükleyip götürdü ebedî aleme. Orada bayramın hükmü var mı yok mu bilmiyorum, o saatsizliğin, takvimsizliğin içinde hür ve hafif bir yaşam sürüyorken belki de hakikaten her gün bayramdır, her gün anlayışın en yükseği ve huzurun en bozulmazı ile uyanıyorlardır, belki de […]