Ali ve Ahmet telefonda uzun süredir görüşemediklerinden dert yanıyorlardı. Ne zaman buluşma kararı alsalar işlerinden dolayı hep bir aksilik çıkıyordu. En son ki konuşmalarında Ali arkadaşını çalıştığı uluslararası araba fuarına davet etmişti.

Lambanın ışığında okurdu babam Ay ışığında bazen.

– Uzun zamandır görmediğim yüzler görüyorum; çizgilerinde eski zamanlarımı saklayan; gözlerinde beraber gördüğümüz şeylerin hatırası duran; hayali geçmiş zamanı canlandırdığında çocukluğumla yeniden canlandığım yüzler..

arınınca güneşten, günebakan çiçeği yaklaşırmış yârine usulca ve koşarak

babam kamyonuyla Giresun’a gittiğinde biz hasretlik çekerdik, babam türkü dinlerdi

anlaşılmayan her şey bilimseldir okula gitmek saçma, öğrencilik angaryadır

Artık Şirket Cumhuriyeti’nde konuşmak gibi uyumak da paralı oldu ve bu bana çok ağır geliyor.

Yalnızsın belkide kimsesiz Yorulmuşsun buna rağmen koşarcasına yaşamaktasın Sevilmediğinin de farkındasın

Milattan çok önceydi yine yalnızdım Kaç bin küsür yıl geçti bak alın yazım

bir peyzaj mıdır çıkılmayan bir gök müdür uçulmayan